|
|
BÖYLE BİR YOLSUZLUK FURYASI CUMHURİYET TARİHİMİZİN HİÇBİR DÖNEMİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR.
Ülkemiz çok derin ve yaygın bir ekonomik sıkıntı ve krizden geçmektedir. Ama cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları da bu dönemde yaşanıyor.
Günümüzde, AKP iktidarının kol kanat gerdiği kuralsızlık ortamında, yolsuzluk bir kişisel olay olmaktan çıkarak, teşkilatlı ve sistematik bir yapıya dönüştürüldü. Yolsuzluk artık şirketle, dernekle, kollektif olarak, siyasetle kol kola yapılıyor.
Yolsuzluk artık bir kişinin ahlaki bozulmasının, paraya dayanamamasının, sütü bozuk olmasının, haramzade olmasının sonucu değil. Şimdi yolsuzluk akılla yapılıyor, fikirle yapılıyor, planla yapılıyor, mevzuatla yapılıyor, teşkilatla yapılıyor, dernekle yapılıyor.
Adam gidiyor, Almanya’da milletin en temiz duygularını sömürmek, istismar etmek için dernek kuruyor. Sözde, yoksullara yardım edecek, açları doyuracak, mazlumların yarasına merhem olacak. Almanya’da camileri, mahalleleri dolaşıyor, mübarek Ramazan günlerinde, “fitrenizi, zekatınızı buraya verin” diyor. Yönlendirilen insanlarımızdan fitrelerini, zekatlarını, gönüllerinden kopan yardımlarını topluyor.
Sonra ne oluyor? Toplanan paralar bir kurye ile Türkiye’ye taşınıyor. Toplanan paraları banka yoluyla değil, yasak olan kayıtdışı yöntemlerle kaçak olarak kuryeyle çantada taşıyorlar
Peki Türkiye’de ne oluyor bu paralar? Şirket oluyor, arsa oluyor. Başka faaliyetler için kaynak oluyor. Almanya’da halkın fakirlere destek olması için iyiniyetle verdiği paralar Türkiye’de televizyon kanalına dönüşüyor. Kurulan televizyon kanalı AKP’nin siyasi amaçlarına hizmet ediyor, AKP’ye destek oluyor.
ALMAN YARGISI GEREĞİNİ YAPTI, AKP HÜKÜMETİ İSE SEYRETTİ
Biz uyardık, ancak Hükümet dinlemedi. Sonra Almanlar konuyu ortaya çıkardı, Alman adliyesi konuya el koydu; soruşturdu, aydınlattı, yargıladı, mahkum etti ve davayı bitirdi.
- Alman mahkemesi, “kuryelik yapan adam halen sizin RTÜK’ünüzün, Radyo Televizyon Üst Kurulunuzun başındadır” diyor.
- Alman mahkemesi, “Türkiye’de bu televizyonu kuran falan kişidir” diyor.
- Başbakana soruyoruz, “tanıyor musun bu kişiyi?” Başbakan bocalıyor, “tanımıyorum” demeye kalkıyor, ama fotoğraflar söz konusu kişinin Başbakanın akrabası olduğunu ortaya koyuyor.
Bu işi yapan derneğe, “Sen vatana, millete hayırlı bir derneksin, sana devletin bütün kapıları açık olmalıdır, senin vergi vermemen gerekir. vergiden muafsın sen” diyorlar.
Bu kıyağı uluslararası yolsuzluğu yapan vicdansız derneğe yapıyorlar, ama Mehmetçik Vakfına, yani bu vatan ve millet için sınırda mayına basmış, şehit olmuş, bu memleket için en büyük fedakarlığı yapmış insanlara yardımcı olmak için kurulmuş Mehmetçik Vakfına söz konusu vergi kolaylığını vermiyorlar.
BU KONU ALMANYA’DA SORUŞTURULDU TÜRKİYE’DE HALA KİMSENİN KILI KIPIRDAMIYOR:
- Yolsuzluğu yapanlar bizim vatandaşlarımız. Yolsuzlukla paraları ceplerinden alınanlar bizim vatandaşlarımız.
- O paraları yasadışı yollarla Türkiye’ye taşıyan kuryeler bizim vatandaşlarımız.
- O paralar Türkiye’de şirkete dönüştürülüyor, dönüştürenler bizim vatandaşlarımız.
- O paralar hükümetin televizyonuna dönüştürülüyor, dönüştürülen bizim televizyon.
Yüzkızartıcı yolsuzluk olayı her yönüyle bizimle ilgili. Ancak Türkiye’de savcıların, adalet bakanlığının kılı kıpırdamıyor.
Adalet Bakanı, “müracaat ettik dosyayı bekliyoruz” diyor. Almanya’dan dosyayı bekliyorlarmış. Kaplumbağanın sırtına koysalardı o dosyayı bugüne çoktan gelmişti. Dosya gelmiyor bir türlü.
“Peki sen niye dosyayı bekliyorsun Alman dosyasını? Bu vatandaş senin vatandaşın, suç senin vatandaşınla ilgili. Senin polisin yok mu, senin emniyet güvenlik güçlerin yok mu, senin savcın yok mu, senin hakimin yok mu, kanunun yok mu, hukukun yok mu? Niye sen gidemiyorsun da Almanya’dan dosya gelsin, dosya gelsin diye bekliyorsun? Dosya istiyorsan işte al sana dosya. Dosya burada.”
Bunların ihtiyacı dosya falan değil. Bunların ihtiyacı Almanya’dan gelecek olan bilgi değil. Bunların eksiği başka. Bunlar siyasi iradeden yoksun. Bu işi takip etme kararından yoksun. Bu işin üzerine yürüme anlayışından yoksun. Sorun o.
İnşallah bu DENİZ FENERİ ve onun arkasındaki ilişkilerin sırrını CUMHURİYET HALK PARTİSİ İKTİDARINDA BİZ ÇÖZECEĞİZ.
“ÖNCE İNSAN”, “ÖNCE İŞ”, “ÖNCE AHLAK” CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN ÖNCELİK VERDİĞİ TEMEL DÜŞÜNCEDİR.
- ÖNCE İNSAN ne demek? Önce rant değil demek. Önce kazanç değil, önce insan. İnsanı düşüneceksin. İnsan işin esasıdır, siyasetin esasıdır demek.
- İki; insanın en temel ihtiyacı iştir demektir. İnsana iş vereceksin. Onun için ÖNCE İŞ
- Ama işi de verdikten sonra çalıp çırpmayacaksın. Çaldırtıp çırptırmayacaksın. Onun için ÖNCE AHLAK.
Türkiye’deki yolsuzluk çarkının nasıl döndüğünü biliyorsunuz. Önce bir HARAMZADE BÜROKRAT olacak. Kanunu, mevzuatı bilen, yolsuzluk çarkı nasıl döndürülür, nerede boşluk var bilen bir yüksek memur olacak?
Ondan sonra bir UYANIK İŞ ADAMI olacak. Haram helal bilmeyen, nereden gelirse gelsin paraya kendini kaptırmış bir işadamı olacak.
Birde SAHTEKAR BİR SİYASETÇİ olacak.
Üçü el ele verecek, üçü birlikte bir çark oluşturacak, yolsuzluk çarkı öyle dönecek?
BU YOLSUZLUK ÇARKININ EN HASSAS AYAĞI SİYASETÇİ AYAĞIDIR. O SİYASETÇİ AYAĞINI KIRMAK LAZIMDIR.
NASIL KIRACAĞIZ? “MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞINI KALDIRARAK” KIRACAĞIZ.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiği zaman ilk yapılacak işlerin başında bütün milletvekillerine, “sizin bir vatandaştan hiçbir imtiyazınız yok” demek olacaktır. AKP’nin direnmesi aşılacak, dokunulmazlık zırh olmaktan çıkacak. Türkiye ancak böyle ayağa kalkar. Yolsuzluklar, ancak böyle ortadan kaldırılır. HEP BERABER BUNU BAŞARACAĞIZ.
|
|
|
|
|
|