|
|
Yılın yalanı: Ergenekon oyunu
2008 yılının en büyük siyasi oyunlarından birisi hiç kuşkusuz Ergenekon Davası'dır.
***
12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bulunan el bombaları üzerine Ergenekon soruşturması başlatıldı. Ancak bu gündem bütün ağırlığıyla 2008'e devredildi.
22 Ocak 2008'de gözaltına alınan Susurlukçu general Veli Küçük ve Sami Hoştan ile emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, Kemal Kerinçsiz, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol gibi isimler tutuklandı.
AKP hükümeti Kürtlerin Newroz kutlamalarını gölgede bırakmak istercesine 21 Mart 2008'de yeni bir operasyon başlattı ve bu operasyon sonrasında aralarında İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, İÜ eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk gibi önemli isimler gözaltına alındı. Selçuk ve Alemdaroğlu serbest bırakılırken, geriye kalanlar tutuklandı.
Yıl içindeki son büyük operasyon ise 1 Temmuz 2008'de yapıldı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. Emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, ATO Başkanı Sinan Aygün tutuklandı, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ise serbest bırakıldı. Aygün de bir süre sonra serbest bırakıldı.
Nihayetinde 14 Temmuz 2008'de 2 bin 445 sayfalık Ergenekon iddianamesi açıklandı. İddianamede sanıklar, 'hükümete karşı faaliyetler yürütmek (darbe girişiminde bulunmak da dahil) ve terör örgütü kurmakla' suçlandı. Delil olarak gösterilen hemen hemen bütün belgelerde Ergenekon'un 'TSK bünyesinde' olduğu belirtilmesine rağmen, Genelkurmay ve MİT bağlantıları iddianamede ısrarla reddedildi. Ayrıca iddianamede, Musa Anter, Behçet Cantürk gibi yüzlerce Kürdün devlet tarafından öldürüldüğüne ilişkin belgeler bulunmasına rağmen, tutuklananlar bu suçlardan sorumlu tutulmadı. Yani sanıklar Kürtlere karşı işlenen suçlardan muaf tutuldular.
Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz İlker Başbuğ'un talimatıyla kontr-gerilla faaliyetleriyle ismi gündeme gelen Albay Galip Mendi, Ergenekon sanıkları Tolon ve Eruygur'u cezaevinde ziyaret etti. Bu durum, ordunun dava sürecine müdahalesinin en somut göstergesi olarak değerlendirildi.
20 Ekim 2008'de 46'sı tutuklu 86 sanığın yargılanmasına Silivri'de başlandı. 2008'in sonuna gelindiğinde 35 duruşma yapıldı, hiçbirinde Kürtlere yönelik asıl suçlar sorulmadı. Bu arada iddianamede MİT bağlantısı reddedilse de, Kasım 2008'de ortaya çıkan bir belgede Ergenekoncularla bağlantılı olan ve itirafları kanıt sayılan Tuncay Güney'in MİT elemanı olduğu açığa çıktı. Böylece MİT bağlantısı belgelendi.
Yıl içinde büyük tartışmalara konu olan Ergenekon soruşturması, kayıtlara göre, toplamda 97 bin 722 habere konu oldu, 1802 saat süreyle televizyon ekranlarında yer aldı.
***
5 Temmuz 2008 tarihinde Alternatif Gazetesi 'İşte Ergenekon Gerçeği' manşetiyle çıkmıştı
AKP 22 Temmuz 2007 seçimlerine giderken, sık sık hükümete karşı darbe planları olduğu, ordunun kendisini istemediği, ve bunlara rağmen 'derin devlet' denilen 'çeteci anlayışla' mücadele ettiği propagandasını yaptı ve bu mağduriyet üzerinden büyük oy topladı. Ergenekon davası da bu açıdan bulunmaz Hint kumaşı değerindeydi AKP için. Darbecilere karşı olduğu ve sözde Temiz Eller operasyonu yaptığı havasını yaratarak, sadece siyasal İslamcıların değil, toplumun birçok kesiminin desteğini de arkasına aldı.
Sonrası ise malumumuz. Orduyla uzlaşan AKP hükümeti, Ergenekon soruşturmasıyla üstüne gittiğini iddia ettiği 'derin devlet çetecilerinin' yıllarca Kürtlere karşı uyguladığı politikalara sarıldı. Sınıriçinde aralıksız sürdürülen askeri operasyonlara paralel olarak, sınırötesi operasyon tezkeresi çıkardı ve 2008'e hava ve kara operasyonlarıyla girdi, saldırılar 2009'a girerken de aralıksız sürdürülüyor.
Öte yandan Kürtlere yönelik ırkçı uygulamaları tırmandırdı, Sakarya, İzmir, Aydın, Balıkesir gibi yerlerde de görüldüğü gibi linç saldırıları arttı. Kürt illerinde işkence sokağa taştı, binlerce Kürt cezaevlerine sokuldu, onlarca Kürt infaz edildi. Erdoğan, Kürtlere yönelik pompalı saldırıyı savundu. Daha da ileri giderek, 2008'in sonlarında 'Ya sev ya terk et' diyerek Ergenekoncularla aynı fikirde olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
***
Yürüttüğü politikalarla AKP hükümeti, Ergenekoncularla aynı kafada olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü ikisi de Kürtlere karşı ve kullandıkları yöntemler aynı.
Yukarıda belirttiklerimizin yanı sıra Ergenekon soruşturması üzerinden orduyla varılan uzlaşma da bunun kanıtı oluyor. Nitekim emekli orgenerallerin de aralarında bulunduğu kişilere yönelik 1 Temmuz'daki operasyon 24 Haziran'daki Erdoğan-Başbuğ görüşmesinden sonra yapıldı.
Erdoğan-Başbuğ görüşmesinden sonra AKP hakkında açılan kapatma davasında, kapatma kararı yerine AKP'yi terbiye etmeye yönelik bir karar çıktı. Böylece AKP içindeki 'sivri uçlar' kontrol altına alınırken, öte yandan aynı dönemde Ergenekon soruşturmasıyla da devletin içindeki 'sivri uçlar' törpülendi. AKP içindeki aşırı İslami eğilim kontrol altına alınırken, Ergenekon'la da Avrasyacı-Rusya yanlısı kanat etkisiz hale getirildi. İki gelişme de anti-Amerikancı kesimlerin tasfiyesi anlamına gelirken, devletin bu esaslar üzerinden yeniden bir yapılanmaya gittiği gözlendi.
Özellikle bu uzlaşmanın nirengi noktasını ise Kürt sorunu oluşturdu. Başbuğ ve Erdoğan'ın Kürtlere yönelik yeni dönemde devreye koydukları tasfiye planı da bu yorumu haklı çıkarıyor.
***
AKP, Ergenekon soruşturmasıyla, devletin Kürtlere, Müslümanlara, Alevilere, gayri Müslimlere vb. birçok kesime karşı geçmişte yaptıklarıyla yüzleşmedi.
AKP, bırakın bu tarihsel yüzleşmeyi, tutuklu sanıkları, 1990'lı yıllarda yüzlerce Kürdü öldürmekten, binlerce köyü boşaltmaktan, işkenceden vb. suçlardan bile sorumlu tutmadı. Üstelik Veli Küçük ve birçok sanığın bu suçlardan sorumlu olduğu belgelenmesine rağmen...
AKP, iddianamede kanıt olarak sunulan belgelerde geçmesine rağmen, Ergenekon'un TSK ve MİT bağlantılarını ısrarla gizledi. Böylece soruşturmayı, 'Ergenekon'un devlet dışı bir terör organizasyonu olduğu' tezini ileri sürüp, devleti aklama mekanizmasına dönüştürdü.
Bunlarla da yetinmeyen AKP, devlet yetkililerinin itiraflarına ve sayısız belgeye rağmen, devletin Hizbullah gibi örgütler ve mafya organizasyonlarıyla Kürtlere karşı geliştirdiği ilişkileri de Ergenekon'a mal ederek, devleti aklamaya çalıştı.
Aynı zamanda AKP, Ergenekon soruşturmasını, başta PKK olmak üzere birçok sol örgüte karşı ise, bir 'özel savaş mekanizmasına' çevirdi. Ergenekon'dan tutuklananlar, yıllarca devlet adına PKK'ye karşı savaşmasına rağmen, AKP, hiçbir delil sunmadan, bunların PKK'yle bağlantılı olduğu tezini işledi. Böylece Kürtler arasında sempati toplamayı amaçladı.
***
Bütün bu gelişmelerden sonra Ergenekon'un gerçekten bir oyun olduğu net bir şekilde ortaya çıktı. Kürtler bu oyunun deşifre edilmesinden sonra AKP'ye net tavır alırken, böylece AKP'nin de takkesi düştü. Başta liberaller olmak üzere kendisine 22 Temmuz'da destek veren birçok kesim de desteğini çekti.
|
|
|
|
|
|